|
Kuzeylilerin "gelişim" tanımına baktığımızda, günümüze kadar üç tane ana evreden geçildiğini görürüz. Bu üç evreden ilki zirai dönemdir. Zirai üretim
yöntemlerinde makinalaşma ve sanayileşme başlayınca, sanayileşme ve modernleşme dönemi de başlamıştır. Başka bir deyişle, üretim biçimlerinin
sanayileşmesi ve bunun ziraat üzerindeki etkileri "yeni" bir çağı başlatmıştır. Zirai üretim biçimlerinden sınai üretim biçimlerine dönüşüme benzer
şekilde, son dönem olan içinde bulunduğumuz zamanda, sanayileşme ve modernleşme süreci sanayileşme sonrası ve modernleşme sonrası döneme evrilmektedir.
Başka bir deyişle, sanayi sanayi sonrası döneme, modernleşme ise modernleşme sonrası döneme dönüşecektir. Aslında sanayileşme sonrası üretim biçimi ve
deneyimi, endüstriyel ve bilişimsel gelişim biçimlerinin kuvvetli bileşimi ile bağlantılıdır (Castells, 1989). Bu nedenle, günümüzde son sanayileşme
sonrası evresi Kuzey'de yaşanmaktadır.
Küreselleşme çağında zirai ve sınai üretim biçimlerinin dönüşmesi süreci ile birlikte sanayileşme sonrası üretim biçimi küresel ekonomi sayesinde
sermaye ve işverenin imdadına koşmaktadır. Ancak bu durum, modernlik ve sanayinin artık işleyemeyeceği anlamına gelmez. Hardt ve Negri'ye gore, tam
aksine, modernleşme ve sanayileşmenin sonu gelmemiştir (2000:284). Sonuç olarak bütün üretim
çeşitleri "dünya pazarı ağları içinde ve bilişimsel üretim hizmetlerinin hakimiyetinde" işleyişini sürdürmektedir (Hardt & Negri, 2000:287). Gelişimin
sanayileşme sonrası evresi tam anlamıyla Kuzey'de yaşanıyorken, küreselleşmenin kültürel hegemonya süreçlerinin etkisi altındaki Güney sadece bu evreyi
yaşıyormuş gibi görünüyor. Üstelik Kuzey'de etkisi kaybetmekte olan sınai üretim biçimleri, "etkin bir biçimde Güney'e ihraç edilmektedir" (Hardt &
Negri, 2000:286). Sanayileşme sonrasının merkezleri belli olmaktadır. Bu sebeple, çağdaş üretim biçimlerinin Kuzey'de var olup yer edindiği, Güney'in ise
bütün üretim biçimlerinin karmaşası içinde kenarda kalma problemini aşmaya çalışıp sürekli Kuzey'e yetişme telaşı içinde olduğu söylenebilir. Örnek vermek
gerekirse, Türkiye modernleşme ve sanayileşme sürecini henüz tamamlamadığı halde sanayileşme sonrası dönemde ayakta kalma mücadelesi vemektedir. (Dura &
Atik, 2002:168-9). "Küresel ekonomideki coğrafi farklılıklar gelişimin farklı evrelerinin bir arada yaşandığının işareti olmaktan öte, yeni küresel üretim
hiyerarşisinin hatlarını belirlemektedir" (Hardt & Negri, 2000:287). Bu durum küreselleşmede merkezileşmenin ve yerelleşmenin kutuplaşmasını teşvik eder.
Üstelik hakim konumdaki küresel kültür merkezleri ile kenardaki boyun eğen yerel kültürler arasındaki hiyerarşiye katkıda bulunur. Kısacası, sanayileşme
sonrası ve modernleşme sonrası bağlamında Kuzey ve Güney arasında bir kutuplaşma meydana gelmektedir.
Sanayileşme sonrası dönem ile birlikte hizmet sektörü büyümüş, uygulamalı bilimsel ve teknolojik bilgi, yani enformatizasyon önemli bir rol
oynamaya
başlamıştır. Şu anki üretim biçimi, Hardt ve Negri'nin bahsettiği (2000:285-6) enformasyonel-endüstriyel model gibi, esas olarak enformatizasyon ile
şekillenmiş
hizmet üretimi haline gelmiştir. Giddens (1996) genelleşen elektronik iletişimler yüzünden sosyal mekânın yeni nitelikler kazanmak durumunda olduğu
konusunda ısrar etmekte, ancak bunun sadece dünyanın ağa dahil olan bölgelerinde gerçekleşeceğini belirtmektedir. Chase-Dunn'a gore, küreselleşmenin
anlamlarından biri olan iletişimin küreselleşmesi, yeni bir dönem olan bilişim ve enformasyon teknolojisi ile bağıntılıdır. (Chase-Dunn, 1999:191).
Modernleşme ve sanayileşme başlangıcında olduğu gibi, bilim ve teknoloji yenilikleri birbiri ardından gelmektedir. Ancak şu anki evrenin önceki evrelerden
farkı
enformasyon ve bilişim teknolojilerinin gelişimidir. Bu çağın üretim biçimi özellikleri ele alındığında karşımıza çıkan otomasyon, bilgisayar ve
telekomünikasyon gibi belli başlı kavramlardır. Esasında sanayileşme sonrası dönem enformasyon teknolojilerinin dönemidir. Genel kanıya göre küresel
pazarı yaratan unsur, birbirinden ayrılmış olan milli pazarlar değil, enformasyon teknolojisidir; çünkü ekonomik rekabet için uygun bir ortam
oluşturmaktadır (Chase-Dunn, 1999:189). Hatta enformasyon teknolojisinin "zamanı-mekanı sıkıştırması" (Harvey, 1989:284) devrimci teknolojik bir gelişmede
olduğu gibi yayılma ve ivme kazanma yoludur denebilir. (Chase-Dunn, 1999:192).
Sonuç olarak kapitalist sistemlerde her zaman var olagelen erişebilme ve dahil olabilme hiyerarşisi, benzer şekilde küresel kapitalist sistemde de
geçerli olan hatta belirleyici olan bir etkendir. Bu sebeple, sınıflar arası kutuplaşmanın yanısıra, bu sınıfların bir dönüşüme de uğraması
küreselleşmenin ya da sanayileşme sonrası dönemin en önemli özelliğidir. (Friedman, 2000:652). Bunun için için çok açık bir örnek vermek gerekirse,
erişebilme ve katılabilme hususunda enformasyon ve bilişim teknolojisinin sebep olduğu epeyce yaygın bir kutuplaşmadan, yani "sayısal bölünme" kavramından
söz edebiliriz: sayısal bölünme, dünyada bilgisayara, modeme erişebilen ve internete dahil olabilen azınlık ile, elektrik ve suyu bile olmayan çoğunluk
arasında oluşan büyük boşluğu ifade eder. "Sayısal bölünme" üç düzeyi olan kategorik bir determinasyon ile açıklanabilir. İlk düzeyde kişinin enformasyon
ve bilişim teknolojisi altyapısına erişiminin olup olmadığına bakılır. Bunun nedeni, sınai gelişimin önemini belirleyen temel etkenin bilişim teknolojisi
olmasıdır. İkinci düzeyde, kişinin enformasyon ve bilişim teknolojisi altyapısına erişimi var ise, bilgisayar okuryazarlığı olup olmadığına bakılır.
Yani bilgisayar okuryazarlığı için eğitimli olmak önemlidir. Üçüncü düzey olan son düzeyde ise, kişinin bilgisayar okuryazarlığı var ise, hangi düzeyde
bir bilgisayar kullanıcısı olduğu önemlidir. Burada da eğitim seviyesi ön plana çıkmaktadır. Sonuç olarak böylesi bir kategorik determinasyon, "sınıf"
kavramının yeniden tanımlanması gerekliliğine işaret eder. Bütün bunlardan en azından beş tane "sayısal sınıf" olduğu sonucunu çıkartabiliriz; erişimi
olmayan yoksullar, erişimi olan ancak katılımı olmayan varlıklılar, katılımı ve müdahalesi olan okuryazarlar, hizmeti üreten uzmanlar ve bilişim
teknolojisi alanında bütün hizmet üretiminin nüfuzunu elinde bulunduran hizmet üreticileri. Tablo 1'de gösterilen sayısal sınıflar dört adet kavramsal
araçla birbirinden ayrılmıştır.3
Kavramsal Araçlar |
Sahip Olma (Bilişim teknolojisine erişebilme) |
Dahil Olma / Katılım (Bilişim teknolojisi kullanabilme) |
Denetim / Müdahil Olma (Bilişim teknolojisi üretebilme) |
Mülkiyet (Bilişim teknolojisi üretim kontrolü) |
Sayısal Sınıflar |
1 |
Yoksul |
- |
- |
- |
- |
2 |
Varlıklı |
+ |
- |
- |
- |
3 |
Okuryazarlık |
+ |
+ |
- |
- |
4 |
Hizmet - üreten |
+ |
+ |
+ |
- |
5 |
Hizmet - sağlayan |
+ |
+ |
+ |
+ |
Tablo 1: Sayısal Sınıflar için Genel Ölçütler
İlk sayısal sınıf bilişim teknolojisi altyapısına erişimi olmayan ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak katılımı da olmayan "yoksul" sınıfıdır. İkinci
sayısal sınıf "varlıklı" olan; bilgisayar altyapısına ulaşma imkanına sahip olup, bilgisayar okuryazarlığı olmayan sınıftır. İngilizcede de "okuryazarlık"
kelimesinin karşılığı olan "literacy" genelde kişinin anadilinde okuyup yazabilme kabiliyetini ifade eden bir kelime olsa da, kelimenin kökeni Latincede
litteratus kelimesinden gelmekte ve bu kelime de "harflerle işaretlenmiş" anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla İngilizcede okuryazar (literate)
olmak,
sadece anadilinde okuyup yazabilme kabiliyetini ifade etmenin yanısıra, bir bakıma kişinin Latince okuryazarlığı olduğunu da ifade eder. (Compaine,
1988:148).4 Bu bakımdan bilgisayar okuryazarlığı durağan bir kavram olmaktan öte olan becerilerden oluşmuş dinamik bir bileşimi ifade eder. Bu
yüzden, bu tezde bilgisayar okuryazarlığı, bilgisayar tabanlı bilgiye erişebilme becerisini anlatmaktadır, bu tezde kullanım şekli böyledir. Üçüncü
sayısal sınıfta bilgisayar okuryazarlığı olan ve bilgisayar tabanlı bilginin kullanıcısı olan tüketici kesim bulunur. Bu tezde, dördüncü sayısal sınıftaki
bilgisayar uzmanı ise bilgisayar tabanlı "yeni" bir bilgi sistemi yaratabilme yeteneğine sahip kişileri kapsar. Dördüncü sayısal sınıf, hizmet üreten
kesim olan ve sayısal bir kâr payı uman bilişim teknoloji uzmanlarını ifade eder. Bu sebeple bu sınıftaki kişiler bilişim teknolojisi konusundaki
becerilerini, hünerlerini ve bilgilerini devamlı işler halde tutma ve yenileme durumunda kalırlar; "en son" yenilikleri takip edebilmek, bilgi ve
teknolojinin kazandığı ivmeye yetişebilmek için kendilerini "hayat boyu öğrenme"ye adamaları gerekmektedir. (Crawford, 1991:24, 34-5). Beşinci sayısal
sınıf üretim araçlarını ve iş gücü denetimini elinde tutarak hizmet üreten kesimdir. Bir başka deyişle, beşinci gruptakiler dördünü gruptakileri işe
almaktadır. Mesela beşinci sayısal sınıfa dahil olan Bill Gates, Microsoft şirektinde hizmet üretmeleri için pek çok bilişim teknolojisi uzmanı istihdam
etmektedir. Bu yüzden "sayısal sınıflar", yani "sayısal bölünmeler" arasında bir kutuplaşma vardır.
Özetlemek gerekirse, küreselleşmede iki tür kutuplaşma mevcuttur. İlk baştaki Kuzey ve Güney arasındaki kutuplaşmadır (geleneksel kutuplaşma). Daha
sonra gelen ise "sayısal bölünme"dir (sanayileşme sonrası kutuplaşma). Bu yüzden, Güneyli bilişim teknoloji uzmanları iki yüzü olan bir madeni paraya
benzetilebilirler; şurası açıktır ki paranın bir yüzü Güneyli olma halidir, diğer yüzü ise bilişim teknoloji uzmanı olma durumu. Bu durumda bilişim
teknolojileri uzmanının karşısına çıkan şudur: "Kuzey'de bir bilişim teknolojisi uzmanı olmak". Güney bilim devriminde yol alma ihtiyacı içinde olsa
bile, bağrındaki bilişim teknolojisi uzmanları 'sayısal kâr'ı (her ne kadar ulaşılabirliği teorik de olsa) elde edemeyecekleri için, profesyonel yeteneğe
sahip kişilerin ilgisini çekmekten ve onları kazanma yeteneğinden yoksundur. Bu sebeple Bay Kırmızı5 şu sonuca varmıştır:
"Bilişim teknolojisi ile uğraşan ilgi çekici merkezler var. Bu merkezler bizim mesleğimizle ilgili teknolojiler üreten yerler, bu sebeple doğal
olarak ilgi odağı alanlar haline geliyorlar. İşin özüne bakarsak, bu merkezlerde çalışmak başarı kazanmanın göstergesi sayılıyor."
Başka bir deyişle, eğer dördüncü sınıfa dahil olanlar sanayileşme sonrası merkezlerinde değil de kenarlarda kalmışlar ise, soyut bir biçimde
sayısal
kâr elde etmeyi ummaktadırlar, fakat altyapısal olarak "sayısal bölünme"den korkarlar. Bunun sonucunda, bilişim ve enformasyon teknolojileri ile
uğraşan
kesimden olan beyin göçünün bir türevi olan sayısal göç vuku bulur. Günümüzde, Güney'de, dördüncü sınıfa dahil olanlar soyut bir biçimde sayısal kâr elde
etme ümidi ile altyapısal olarak sayısal bölünmeden korkma arasındaki bu çelişkiyi yaşadıklarından, 'potansiyel beyin göçü' ve özellikle sayısal 'beyin
göçü' durumu mevcuttur. Bu yüzden, sanayileşme sonrası evresinde maddi/fiziksel dünyada yerelleşme kaybolduğundan, Güneyli bilişim teknoloji uzmanı için
küreselleşmenin açık biçimde ifade edilmesi gerekliliği doğar. Buna ilaveten, Güneyde, dördüncü sınıfa ait kişiler için "bölgedışılılık"
(exterritoriality) kavramı potansiyel olarak mevcuttur; mekânsal olarak Kuzey yönüne doru çekilmektedirler ve bu kesinlikle düşsel olarak
"bölgesizleşme
halinin tekrar bölgeli hale getirilmesi"dir. Güneyli bilişim teknoloji uzmanının Kuzey'deki teknoloji uzmanına doğru bir yönelme hissi taşıdığı
söylenebilir.
_______________________________
1 Bu makale yayınlanmamış yüksek lisans tezinden bir alıntıdır. (Ulaş Sunata, ODTÜ, Ankara, 2002).
2 Bu makalede "Kuzey" kavramı, "Batı", "çok gelişmiş ülkeler", "gelişmiş ülkeler", "Birinci Dünya" vb. kullanımların anlamlarını içinde
barındırır;
"Güney" kavramı da, "Doğu", "az gelişmiş ülkeler", "gelişmekte olan ülkeler" ya da "Üçüncü Dünya" gibi kullanımları kapsayacak şekilde ele alınmıştır.
3 Wright'ın "sahip olma", "denetim/müdahele" ve "mülkiyet" ölçütleri yazar tarafından sayısal sınıflara göre tekrar tanımlanmıştır.
(Wright, 1976:3-41). Ayrıca, kullanabilme yeteneğini ifade eden "dahil olma/katılım", yeni bir ölçü olarak bu tabloya eklenmiştir.
4 İngilizcede okuryazarlık (literacy) kelimesi müzikal açıdan okuryazar olmak, matematik okuryazarı olmak vb. belli bir alanda ileri düzey
bilgi sahibi olma
anlamına gelecek şekilde de kullanılmaktadır.
5 Bay Kırmızı, "Çalışmak İçin Yurt Dışına Göç Etme Üzerine Bir Anket Çalışması" (Migration to Work Abroad Survey -MWAS) çalışan bir
anketördür. Yazar, anket
çalışması gizliliğe önem verdiğinden, gizliliği korumak adına gerçek isimleri bu yazıda kullanmamıştır. Anketörlerin gerçek isimlerinin yerine kurmaca
bir renk ismi verilerek şahısların kimlikleri gizlenmiştir.
Kaynaklar:
1. Castells, Manuel. The Informational City: Information Technology, Economic Restructuring, and the Urban-Regional Process. Oxford: Basil Blackwell
Ltd.,
1989.
2. Chase-Dunn, Christopher. "Globalization: A World-Systems Perspective." Journal of World-Systems Research 5, 2 (1999) : 187-217.
3. Compaine, Benjamin M.. "Information Technology and Cultural Change: Toward a New Literacy." ed. Issues in New Information Technology. Benjamin
M.
4. Compaine. New Jersey: Ablex Publishing Corporation, 1988.
5. Crawford, Richard. In the Era of Human Capital: the emergence of talent, intelligence, and knowledge as the worldwide economic force and what it
means to
managers and investors. New York: Harper Collins Publishers, 1991.
6. Dura, Cihan, ve Hayriye Atik. Bilgi Toplumu, Bilgi Ekonomisi ve Türkiye. İstanbul: Literatür Yayıncılık, 2002.
7. Friedman, Jonathan. "Globalization, Class and Culture in Global Systems." Journal of World-Systems Research 6 (2000) : 636-56.
8. Giddens, Anthony. Introduction to Sociology. New York: Norton, 1996.
9. Hardt, Michael, and Antonio Negri. The Empire. Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 2000.
10. Harvey, David. The Condition of Postmodernity. Cambridge: Blackwell, 1989.
11. Wright, Erik Olin. "Class Boundaries in Advanced Capitalist Societies." New Left Review 99 (1976) : 3-41.
Ulaş SUNATA
|
|